Fikir, hareket ve ekonomik anlamda özgürlük.
Muhtariyet, vurgusuna göre bile farklı anlamlara çekilebilecek bir terimdir. Hele bir fikir vurgusu var ise, tehlikeli sularda yüzüyoruz, demektir. Bırakın yüzelim. Felsefe basit. Evrensel bir kabul. İnsanın birey olarak özgürlüğü esastır! İnsan birey olarak muhtardır. İnsanın birey olarak kendi özgürlük sınırlarının çizilmesi ancak, başka özgürlük sınırlarına müdahale edilmesi halinde ortaya çıkar. İşte o zaman bir hakeme ihtiyaç duyar. Bu hakeme ihtiyaç duymak, bazı durumlarda muhtaç kalmak, işte tek bağımlılık budur.
Bırakınız insanlar ne yaparlarsa, ne söylerlerse, nereye giderlerse gitsinler. Doğruya en yakın yolun bu aşamalardan geçmek olduğu aşikardır. Fikir, eylem ve seyahat hürriyetinin olmadığı bir ortamda ”insanın” ve ”insan topluluğunun” gelişmesi mümkün değildir. Fikirlerin oluşabilmesi için doğru bir altyapıya sahip insanların özgür bir ortamda bulunması gerekir. Tekrarların fikir olarak anıldığı günümüz dünyası ise, düşünce özgürlüğünün tam karşısında konumlanmaktadır.
Eylem hürriyeti ise, insanın harekete geçmekteki uygun ortamının sağlanmasıdır. Ortamın yöneticilerine ”gölge etme, abilik etme, az ötede dur, karışma” demektir. Nitekim ortamın abileri düzenlemek ve müdahale etmek görevini kendinde görürler. Bu da doğal olarak hareketi kısıtlar. Bu durumun aşılması elzemdir.
Özgürlük tüm dünyada aynı doğrultuda gelişmediği içindir ki, seyahat özgürlüğü güdük kalmıştır. Ülkeler ve birlikler kendi içinde seyahati hür bırakabilme kabiliyetine genel olarak bugün kavuşmuşlardır. Fakat dünya vatandaşları kendi aralarında, küçük ekonomik ve sosyal hesaplaşmaların derdiyle seyahat özgürlüğüne kısıtlama getirmiş ve gelişmenin önüne kısa bir engel koymuştur.
Ne demiştik? Fikirlere, bu fikirleri uygulamaya koyma iradesinin olduğu ortama ve serbestçe seyahat etmeye ihtiyacımız var. Sadece birinin elimizde olması aslında elimizin boş olduğu anlamına gelecektir. Hepsine aynı anda ihtiyacımız var. İşte bu yüzden insanın muhtariyeti sağlanmalıdır.